Sokaklardaki insanların önceleri bilmediğim bir “akışı” var. Kadıköy’de dikkatimi çeken ilk şey bu oldu. Yayalar, silindir sürücüleri, kediler, köpekler, arabalar ve sokak satıcıları sokakların arasından akıyordu – kimse acele etmiyordu ama duran kimse de yoktu. Herkes hareket hâlinde ama kimse telaşlı değil. Akıntıda yüzmek gibi. Hızlıca, sezgili, gereksiz tedbirler olmadan.
Hâlâ her seferinde arabaların geçmesi için yol kenarında donup kalıyorum. Hâliyle sürücünün kafası karışıyor ve frenlere asılıyor. Bu şehrin nehrinde bir engelim, trafik benim üzerimden akıp geçmek zorunda kalıyor. Bazı yüzler akılda kalıyor ama çoğu bir araya gelip bulanıklaşıyor. Yalnızca bir paltonun rengi ya da bir çantanın deseni geride kalıyor. Bu dünyayı yakalamak için resim yapıyorum.
Aralarına karışmak zaman alıyor. Bunun için duvarların içinden geçebildiklerine ikna olduğum Kadıköy kedilerini örnek almam gerekiyor. Biraz rahatlamam gerekiyor: Otuz kişilik bir kalabalığın içinde kırmızı ışıkta geçerken bana araba çarpamaz. Kurallar göreli. Yol kenarında bir kafede otururken insanlar hemen yakınımdan hızla geçiyor, neyin “içeride” neyin “dışarıda” olduğuna dair net bir sınır yok.
Gece geç eve dönerken Kadıköy sokakları boş, tuhaf hissettiriyor, kurumuş bir nehir yatağı gibi. Ancak kafeler ve barlar kapansa, sokaklar sessizleşse bile insanların hayaletleri hâlâ orada. Evimden aydınlık odalarındaki perdelerinin arkasındaki gölgelerini görebiliyorum. Şimdi fark ediyorum ki ben de onlara aynı görünüyorum.
[column size=one_quarter position=last ][button color=”white” size=”normal” alignment=”none” rel=”follow” openin=”samewindow” url=”https://www.maviblau.com/08/10/2016/geister-in-den-gassen-kadikoy-in-bildern/”]Almanca[/button][/column]
Metin ve ilüstrasyon: Eva Feuchter
Çevri: Onur Sesigür, vesaire.org